Aklın Sınırı Kelimelerle Ölçülmez!
Bir sabah uyandığımda, gördüğüm bir rüyada söylenmiş olan ve rüyadan geriye kalan, anımsadığım tek bir cümleyi, yazımın başlığına taşımak; pek akıl kârı olmasa da, bu başlıkla ilgili ileriye dönük, yazımdaki kelimeleri aşkın, daha geniş düşünsel açılımlarımın olmayacağı anlamı taşımaz. Daha önce yazmış olduğum bir yazımda, ‘bildiğimiz kelimelerce düşünüp, fikir üretip, yorum yaparız’ demiş olmamın üzerine; ‘bilmediğimiz kelimelerce susar, sustuğumuz kelimelerce duygusunu yaşayıp dile getiremediğimiz onlarca şeyi davranışa döker, hayatımıza uyarlarız’ ilavesini yapmam, bu minvalde yerinde olur.
Kelimelerin yetmediği yahut yetersiz kaldığı ve dahi sükûtun sınırsızlığı, akıl hazinesinin tükenmişliğini gösterir mi? Güzellemesini yaptığımız sükûtu; “altın susmalar”, öylesine bir susma mıdır? Yoksa bazen kelimelerin de kâr etmeyeceği bir sükût mudur? Bütün anlatılacak ve yazılacak sözlerden daha keskin ve derin değil midir özündeki mana?
Kelimelerin sınırı olsa da, sınırı YOK’tur susmanın, aklın sınırı YOK’tur. Gerçek özgürlüğün hazzına bu vakit varırsınız. Neden ve niçin sustuğunuz, birkaç kelime yahut cümle ile anlatılacak olsa bile, bu sınırlı kelimeler ve cümleler aklın sınırını ölçmez. En gürültülü mesajlar, işte bu en suskun olduğunuz zamanlarda ulaşır aklın menziline… Ne kelimesizliktendir bu sınırsızlık, ne akılsızlıktandır tepkisiz kalışlar.
Herkesin anlayacağı bir dildir sükût! YOK’tan VAR olduğun… kelimeler susar, akıl konuşur. Her sözünde “De ki” komutu ile başlayan bütün kelamların sahibi olan, Velî ve Vekîl makamının konuştuğu!...
Yorum Yazın