Reklamı Geç
Fima Oto Durmuş Yıkar
Abdullah Diril Eylül Ticaret
Mehmet Bayrak
Hatay Alo Böcek
HÜLYA İSKİFOĞLU

HÜLYA İSKİFOĞLU

Mail: [email protected]

Ey Vicdan! Ey Merhamet! İnsanlık Sizi Arıyor! Yıkık şehir Antakya’m!..

 

Ey Vicdan! Ey Merhamet! İnsanlık Sizi Arıyor!
Yıkık şehir Antakya’m!..


Bunca merhametsizliğin, bunca vicdansızlığın kol gezdiği nice coğrafyalarda daha nice şehirler yıkılır ve kahrolur.

Vicdanı olmayanda merhamet neylesin?

Neylesin dürüstlük,doğru olmayanda?! 

İnsanı insan yapan ve dahi insanlığı baki kılan da bu duygular değil midir? 

Toplumun barış, huzur ve güvenini sağlayan başka nedir ki?

İnsana ait bu duyguların müşterekliği insanlığın en sağlam temelini oluşturmuyor mu?...


Böylesine hayatı yaşanmaz kılan bir anomaliye nasıl ‘dur’ denecek?

İnanıyorum ki bunun buna ‘dur’ demenin en etkin yolu ve en zor olanı; insan yetiştirmek ve dahası insan kalabilmek olsa gerek. İnsanın insan olması ve dahi insan kalması emek ister, özveri ister, vicdan ister, merhamet ister. Hamuruna şu iki malzemeyi katmaya gör; insan, insan olmaktan çıkar, bir canavara dönüşür adeta…

Vicdan ve merhametin yokluğundan, çürümüş çimentoya döner ruh. Gitgide canileşir umarsızlık. Gitgide hırs bürür gözleri…

Hep daha fazlası, hep daha fazla arzular arzuları. Öyle ya, maliyetli iştir insanın insan olması!.. 

Mananın maddesizliği, maddenin manasızlığı…

Yaşamın ölümsüzlüğe, ölümün yaşamsızlığa ihtiyaçsızlığı oranında kendinden menkul varlık göstermesi gibi… 

Manasına ve özüne paha biçilmez değer katsa da insanın insan olması; maddi ve menfi doyumun yetersizlik oranı, bu değerli duyguları kökünden söküp atar. Ruhsuzların insan. Değerini yitirir değerler. Geriye ruhsuz insanlar kalır. Paslı bir tenekeden farksızdır duygular. Ve artık hissedilen tek şey, kendine yararlar, kendine hesapsızlıklar…


Ne gariptir ki; şimdilerde bir kentin ne tarafa doğru gelişeceği kararını verenler, uygunsuz ve elverişsiz alanları dönüştürüp yapılaşmaya açanlar, yapı tasarımlarını yapanlar; ‘deprem güvenliksiz’ yapıları yapanları arıyor! Ve ne gariptir ki; olması mümkün yoksunluklarla depremin adı ‘afet’ oluyor. 


Şimdi sormak gerek; bir hizmetten bir hizmete muvaffak olma umudu veya yaraları sarma vaadi ile cennete bilet kesip güç devşirenlere, sormak gerek inanç genişliğinde esneyerek, uykularını hangi zor bekleyişte kaçıranlara? 

Kaçınız insanlığa adaysınız? 


Sormak gerek, bu yıkık şehirlere kim ağlar?

Kim ağlar yerle bir olmuş değerlere?

Kim söyler vicdan ve merhamet kimin umurunda?

 Suçlular suçlu arıyor vicdansız çamurunda…

 

Antikya

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar
Güneyler