'Hukukun Üstünlüğü'
Devlet, milletin bizatihi kendisi ve organize olmuş halidir. İhtiyaçlara göre kurulan ve ihtiyaç oldukça da kurulacak olan birimleri, yönetimini icra eden kurumları ile milletin hizmetini görmektedir. Milletin kendisine verdiği yetki ile kanun, tüzük, yönetmelik ve teamüllere uygun olarak hareket ederek millet için millet adına kararlar almaktadır. Milletin, tek yetkili olduğunun farkında olarak kendisi yani kanunu koyanlarla kontrol edenler ve uygulayıcılar da görevlerini hesap verme kültürü ile yaparlar. Güçler ayrılığı ilkesi çerçevesinde yargı, yasama ve yürütme birbirlerine düşman tavırlar yerine eşgüdüm içinde; adalet, hukuk ve milletinin menfaatlerini eşit bir şekilde gözeterek çalışmalıdır. Birinin yaptığını bozmak ve tahrip etmekten ziyade, uyarıcı ve yapıcı bir yaklaşımla hareket etmelidirler. İnatlaşmak ve ideolojik davranarak kurumları çalışmaz hale getirmek kimseye fayda getirmedi, getirmeyecektir. Başta kanun korucular, yargı ve yürütmeyi elinde tutanlar kurumların tümünün eşgüdüm içinde ve milletin kendisine verdiği emaneti ahenkle taşıma menfaatine uygun olarak hareket etmelidirler. Yasamanın millet adına, millet için yaptığı/çıkardığı kanunlar; eşitlik, adalet ve hukuktan şaşmamalıdır. Bir avuç kadar olan üstünler hukukunu korumak yerine kimseyi ötekileştirmeden, dışlamadan haklı olan herkesin hukukunu korumak devletin namusudur. Yazımın başında da söylediğim gibi kurulmuş birimler ve ihtiyaç oldukça kurulacak olan kamu kuruluşlarının yanında, özerk, yarı özerk, veya tamamen sivil insiyatifiyle kurulmuş (dernekler, vakıflar, diğer teşkilatlar) olan sivil toplum kuruluşları da millet adına, milletin temsilcisi olarak kurulmuşlardır. Her kurum kendi içinde teşkilat kültürünü oluştururken, amaçlarına ve varlık sebebine uygun olarak yapılanmalıdır. Bu tür teşkilatlar milletlerin kültürlerinin devamının sigortasıdır. Teşkilatlar birilerinin malı, mülkü gibi tasarruf edeceği yapılar değildir, asla olmamalıdır. Hele hele kendi amaçlarından (misyon) uzaklaşıp, varlık sebebi birilerinin arka bahçesiymiş gibi hareket etmemelidirler. Millet için kurulan teşkilatlar devletle millet arasında kanunların kendisine sağladığı yetki ve hukuk çerçevesinden çıkmadan hak aramada köprü vazifesini doğru bir şekilde icra etmelidir. Bunun yanında teşkilatlar örgütlenmelerini yaparken, öncelikle demokrasiyi kendi içlerinde sindirmelidirler. Teşkilatlar şahıslarını mutlu etmek için bir araya gelmiş, bir avuç mutlu azınlığın oyuncağı haline gelmemelidir. İşimize geldiği gibi, varsın küçük olsun denilip ötekileştirildiğini hissettirdiğimiz kimseleri kapı dışarı etmeye çalıştığımız bu yapılar, bir gün bu zihniyete sahip olanlara da kalmayacaktır. İri olmak, diri olmak ve güçlü olup daha güzel hizmetlerde bulunmak varken bölünüp parçalanarak birilerinin değirmenine su taşımak akıl karı değildir. Anayasaya uygun olarak kurulmuş ister kamu kurumları, ister özel kuruluşlar varlık sebeplerine uygun hareket etmelidirler. Üstünlerin hukuku yerine, hukukun üstünlüğünü şiar edinmelidirler.
Allah sonumuzun hayreylesin…
Yorum Yazın