OKULLAR AÇILIRKEN
OKULLAR AÇILIRKEN
2023-2024 Eğitim öğretim yılı Şubat ayında yaşadığımız 10 ilimizi etkileyen büyük felaketin hala süren eksikleri ile bu yıl biraz daha sıkıntılı olarak 11 Eylül Pazartesi günü başlıyor.
Milli Eğitim Bakanlığının verilerine göre bu yıl Okul öncesi, İlkokul, Ortaokul ve Lise kademelerinde 20 milyon civarında öğrenci ders başı yapacak. Dünyada birçok ülkenin nüfusundan bile fazla olan bu sayı gerçekten çok büyük ve ülke nüfusumuzun yaklaşık %25’ni oluşturmaktadır. Hal böyle olunca, okulların açılması ülkemizde yaşayan herkesi direkt olarak ilgilendireceği için kaçınılmaz olarak birinci gündem maddesi olacaktır.
Önümüzdeki günlerde bunun pratik örneklerine sosyal yaşam içinde de tanık olacağız. Tatiller bitirilecek, yaz mevsimi rutinleri değişecek, programlar yenilenecek, özellikle büyük şehirlerde gözle görülür bir trafik karmaşası gözlemlenecektir.
Bir toplumun neredeyse tamamını direkt olarak etkileyen örgün eğitimin başlaması elbette ki bir takım tartışmaları da beraberinde getirecektir.
Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin yeni eğitim-öğretim yılında uygulamayı planladıkları bazı değişikliklerden söz etti. Bu yıl değiştirilmesi düşünülen en önemli konu başlıkları ise; devamsızlığın daha titizlikle takip edileceği, liselerde başarısız öğrencilere sınıf tekrarının yeniden getirileceği ve örgün eğitim yaşında olan öğrencilerin Açık lise programlarına geçmelerine sınırlama yapılacağı yönündeydi.
Yapılması planlanan bu değişikliklerin, ciddiyetle takibinin yapılması durumunda okullarda devamsızlığın önlenmesi, derslere katılım konusunda ciddiyetin artırılması ve bazı mağduriyetlerin giderilmesi konusunda olumlu sonuçlar vereceğinden kuşku yok.
Son yıllardaki okul ve ders devamsızlığına tolerans gösterilmesi hem eğitim-öğretimin kesintiye uğraması sebebiyle öğrencilere, hem de derslerin işlenmesi konusunda öğretmenlere çok büyük sorunlar oluşturmaktaydı. Bazı liselerde sınıf geçme yönetmeliğinin getirdiği handikaplar sebebiyle okullar okul olmaktan çıkıp bir çeşit bakım gözetim kurumları haline dönüşmüş durumdaydı. Öğrencilerin sınıf geçme ile ilgili herhangi bir kaygılarının olmaması, derslere karşı motivasyonlarını azaltıp, nasıl olsa geçeceğiz kafasıyla disiplinsiz davranışlar göstermelerine sebep oluyordu. Öğretmenlerin sınıf içinde öğrenci motivasyonlarını artırma gayretleri sınıflardaki bazı öğrenciler tarafından dikkate alınsa da, diğerleri tarafından ciddiye alınmamasına bağlı olarak öğrenme gayreti içindeki öğrenciler için de olumsuz öğrenme ortamlarının oluşmasına sebep olmaktaydı.
Açık liseye geçişler, okul bitirme puanı konusunda öğrenciler arasında fırsat eşitliğinin bozulması yönünde bazı şikâyetlere sebebiyet vermekteydi. Okullara devam eden öğrenciler belli bir program dâhilinde sınavlara iştirak edip, sınıf içi performanslarına bağlı olarak değerlendirilirken, Açık lise öğrencilerinin görece olarak daha ciddiyetsiz sınavlara tabi tutularak değerlendirilmeleri, okul bitirme puanlarında eşitsizliğe neden olduğu şikâyetleri veliler arasında ve basında gündem konusu olmaktaydı.
Eğitimde yıllardır devam eden bu ve benzeri aksaklıkların sonucu olarak son yıllarda başarı oranlarında ciddi düşüşler gözlenmektedir. Bu düşüş ABİDE (Akademik Becerilerin izlenmesi ve değerlendirmesi) PISA (Uluslararası öğrenci değerlendirme programı), TYT ve YKS sınav sonuçlarında net olarak gözlemlenmiştir. Sayıları giderek artan ve neredeyse her şehre hatta ilçelere açılan üniversitelerimizde de durum çok farklı görülmemektedir. Bir zamanlar Bogaziçi, İTÜ ve OTDÜ gibi üniversitelerimiz dünyada ilk 500, hatta ilk 200 sıralamasında yer alırken, şimdilerde bu listede yer alamamaktadırlar.
Elbette giderek düşen başarı grafiğinin sebepleri sadece sınıf geçme yönetmeliği veya okul devamsızlığı ile ilişkilendirilemez. Bu sonuçların oluşmasına etki eden çok daha fazla etkenden söz etmek mümkündür. En temel sebeplerden bazıları; okullarda disiplinsiz davranışlara tolerans gösterilmesi, bölgelere göre eğitimde fırsat eşitliğinin aynı olmaması, kalabalık sınıf ortamları ve belki son çeyrek asır veya daha uzun zamandır eğitim öğretimde nitelikten daha çok nicelik ile ilgili istatistiklerin öne alınmış veya önemsenmiş olması olabilir.
Bir diğer unsur ise; ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda eğitim kurumları açılmaması veya eğitim programlarının uygulanmamasıdır. Bunun en belirgin örneği; ülkemizde öğrenci yoğunluğunun meslek liselerinde ve çıraklık eğitim merkezlerinde olmayıp daha çok akademik liselerde olmasıdır. Hâlbuki Almanya başta olmak üzere diğer Avrupa ülkelerinde akademik liselere öğrenci yerleştirme çok erken sınıflarda belirli bir baraj uygulaması ile yapılmakta, diğer öğrenciler bölgenin ihtiyaçları doğrultusunda açılan meslek liselerine ya da çıraklık eğitim merkezlerine yönlendirilmektedirler. Bu uygulama hem ülkelerin kalkınması için gerekli olan kalifiye ara eleman ihtiyacını karşılamakta, hem de akademik eğitim alanında sıkışmaları önlemektedir.
Oysa ülkemizde akademik liselere yığılma çeşitli yönlerden olumsuzluklara sebep olmaktadır. En önemlilerinden birisi; üniversiteye gidemeyen öğrencilerin liseyi bitirdiklerinde bir mesleği öğrenmek için ileri yaşta olmalarına bağlı olarak 20 li yaşlarda işsiz kalmaları, diğeri; donanımdan uzak bazı üniversitelerin ülke ihtiyacından fazla mezun vermesine bağlı olarak işsizler ordusunun artmasıdır. Her ikisi de aynı sonucu vererek büyük bir enerji kaybına sebep olmaktadır.
Eğitim öğretim denildiğinde ülkemizin her bölgesinde, her türlü zorlukları göze alarak büyük bir sorumluluk duygusu içerisinde öğrencilerine faydalı olmaya çalışan, en büyük mutlulukları öğrencilerinin başarıları olan, çoğunlukla başarılara ortak edilmeyip ama başarısızlığa ortak edilen, her bir ders saatinin organizasyonunun bile öğrencilerin hazırbulunuşluk seviyelerine ve bireysel farklılıklarına göre çeşitli yöntem ve teknikler kullanarak eğitim -öğretim veren fedakâr öğretmenlerden bahsetmeden geçmek mümkün değil.. Dillendirilen veya dillendirilmeyen birçok sorunlarına rağmen daha çok tatilleri ile gündeme gelen biz öğretmenler, başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Eğitimdir ki bir milleti; ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder’ sözünün bilinciyle öğrencilerimize kavuşmak ve elimizden gelenin en iyisini yapmak için hazırız.
AZİZ YALI

Yorum Yazın