ZİHİN ZEDELENMESİ SONUCU ÖDEM TOPLAYAN DÜŞÜNCELER
Askerlik töresi gereğince en düşük rütbedeki ‘Er’ ile en tepedeki Orgeneral’in arasında geçmişten süregelen bir hiyerarşi düzeni vardır. Her şeye rağmen bu düzen neden tıkırında işler biliyor musunuz ?
Çünkü bir alt rütbedeki asker her daim üstüne saygılı olmak zorunda olmakla beraber emirlere itaat etmekle mükelleftir. Bu değişmez bir kuraldır.
Başlangıcım size ilginç gelebilir ama devamında beni anlayacağınıza güvenin tamdır.
Şöyle başlayalım, bir asker her ne durum olursa olsun tek bir amaç ve inanç ile güçlü durur. Ülkesinin bölünmez bütünlüğünü korumak ve kollamak, belki canı pahasına da olsa, ‘Şehit’ ya da ‘Gazi’ olmak,hiç bir askeri topraklarını kollamaktan geri koyamaz çünkü topraksız vatan çatısız eve benzer derler ya, çok doğrudur aslında. O evi kötü olan her durumdan koruyan o çatıdır.
Konumuzla bağlantısı nedir öğretmenim! :)
Son bir kaç senedir yaşadığımız olumsuz durumların bize öğretemediği çok şey var; bununla birlikte, kibirli davranmanın bizi nasıl esir aldığını ve zihnimizi bulandıran para hırsının yaşama sevincimizi nasıl yitirmemize sebep olduğunu konu edeceğiz.
Klavye delikanlıları dediğimiz çakma yiğitler vardır ki onları ilk sıraya koyuyorum. Mesela, vatansever gibi görünen ama höt diyince ülkeden kaçacak ne ‘cesur(!)’ adamlar biliriz. Korona virüsle beraber oluşan toplumsal zihinsel zedelenmemizi de atlayamam. Çünkü çok güzel bir ders olmasını beklerdim. Kim için mi? Kibirli zat’lar ve şişkin cebine milyonluk yaşamına insanlık sığdıramamış bazı insan görünümlü kan emici zombiler veya toplumda parası sayesinde etrafındakilerin koruma kalkanı olarak durduğunu zanneden akıl fakirleri, sizlere de selam olsun!
Ülkemizin gecekondu diye adlandırılan, çatısı delik, kışın yardımlarla ısınan, desteklerle yaşamını sürdüren, güzel yürekli insanları var biliyor musunuz? O evlerde neler yaşanıyor biliyor musunuz? Paranın verdiği akıl bulanıklığı denilen hastalığın uğramadığı,geçinme derdinin ciddiyeti dışında, saraylarda olmayan mutluluğun ve bağlılığın kol gezdiği bir buçuk göz oda burası !
Peki ya kol düğmesini hizmetçisinin iliklerlerken eline hafif batırdığı acıya katlanamayan, saraylarda büyüyen zengin bebesinin bu gecekonduda yaşananlardan haberi var mı ? Vardır da; lakin, 47 bin liralık (pardon 53 oldu değil mi :) cep telefonuyla akşama yemek yiyeceği restoranın havyarının teze olmasını sipariş etmekle meşguldür.
Öyle bir toplumuz ki, zor zamanlarda tökezlemek gibi, hele de güçsüz kalmak gibi bir hataya(!) düşmeyin aman ha, valla çatınızı delerler. :)
Kutsal kitapların tümünde insani duyguları geliştirecek ve destekleyecek cümlelerin varlığından haberdarım. Toplumsal bütünleşme bize bağlılığı, bağlılık gücü,güç de ihtiyaç duyulan maddi ve manevi gereklilikleri sunacaktır. Adaletli bir dünyada olmasak da, biz adil olalım ve ben dilinden çıkıp, ‘Biz’ olalım. Olalım ki özlenen eski günlerimize dönelim.
Bir kızıldereli atasözü görmüştüm ve şu yazıyordu; ‘Dinle, yoksa dilin seni sağır eder. Yüzleş yoksa kalbin seni esir alır. Anla, yoksa zihnin seni deli eder’.
Dinleyin, etrafınızdaki sessiz çığlıkların size ihtiyacı var. Anlamaya çalışın,belki karşınızdakinin cebinizdekinde değil de iki çift güzel sözünüzde gözü vardır belki. Yüzleşin, kalbinizin yetmediği durumların da aklınızla desteklenebileceğini göreceksiniz.
Toplumsal zihniyetimizi değiştirmek için neden hala bekliyoruz? Uyanın güzel insanlar, en küçüğümüz büyüğüne hürmet etsin. Cebinde beş kuruş olunca ‘erkeklik’ yapmak yerine, haddini bilerek yaşa ve mütevaziliğini konuştur canım kardeşim! Konuştur ki, ihtiyaç sahibi ile senin tek farkının, mezar taşının
yapımında kullanılacak mermerin kalitesi olduğunu unutma !! Komşun açsa, o kapıya elin kolun dolu dayan, bir yüzlerine bak, cennetin kapısını böyle arala bari… Sana birileri tarafından verilen mevki ve makamın sana verdiği kibiri at üstünden, apoletlerin sökülünce toplumsal dışlanma ile karşı karşıya kalacağını bil isterim. Cesurmuş(!) gibi görünüp korkudan gözüne uyku girmeyeceğine, insan ol, yürekli biriymiş desinler. Birileri cesurluğu çok güzel tanımlamış ve demiş ki : ‘ Cesaret korkmamak değildir, korkuya rağmen hareket etmek ve şahlanacağı vakti sabırla beklemektir’.
Askerlik töresine uyun arkadaşım; küçük büyüğünü bilsin, varlıklı yoksula yardım etsin, güçlü güçsüzün konu kanadı olsun ,tok açın kapısını aralasın, tökezleyene çelme takmak yerine elinden tutsun, düşeni itmek yerine elini sıkıca tutsun, mutsuzu dürtün, lakin dünya küçük, hayat kısa, mezar taşımıza konulacak mermerin kalitesi hesap vereceğimiz yaradanın karşısında bize bir artı kazandırmayacak.
Bu zamana kadar öyle olamadık, nasıl olacağız be hocam demeyin ! Esaretin Bedeli isimli filmde geçen bir repliğin size ilk adımı atmanızda ön ayak olabileceğini düşünüp sizinle paylaşmak istiyorum. “Yeniden başlamaktan korkma, bu sefer sıfırdan değil, tecrübelerinden başlıyorsun”.
Bu hayatta anımsanacak şeylerin başında olanları size şu sözleri söyleyerek yazımı noktalamak istiyorum ;
“Zor zamanlarda kimin sana yardım ettiğini, kimin zor zamanlarda seni terkettiğini ve KİMİN SENİ ZOR ZAMANLARA SOKTUĞUNU ASLA UNUTMA !! “
Yüreğine sağlık çok güzel ve çok doğru ifade etmişsin. Odemleri atma zamanı,,